Pazartesi, Mart 28, 2005

BAĞIRIP ÇAĞIRAN BASIN!

Fikret İLKİZ


İlk haber 26 Mart 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 9 uncu sayfasında çıktı. Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, Adalet Bakan Cemil Çiçek’e yeni TCK’nin Türk toplumunun kafasını karıştırdığını söylemiş. Aygün, Çiçek’in “ Başka basın olmak üzere, yeni akılları başlarına geldi. Bağırıp çağırıyorlar” dediğini aktarmış. “Görüşmede Sayın Bakan’a özellikle imar kanunu ile ilgili ruhsata aykırı işlerin ne olduğunu sorduk. Kendisi bu konuda net bir cevap veremiyor. Kendisi ‘eğer bir yanlışlık varsa ileride bunun düzeltilebileceğini’ söyledi. Sayın Bakan’ın sıkıntısı da şu. Bakan, ‘biz bu kanunu yaklaşık 21-22 aydır gündemde tutuyoruz. Ama başta basın olmak üzere, yeni akılları başlarına geldi. Bağırıp çağırıyorlar’ dedi. Biz de basın özgürlüğünü engelleyici maddeleri Sayın Bakan’a saydık.”

Başta basın olmak üzere, yeni akılları başlarına geldi. Bağırıp çağırıyorlar” denildiğine göre “aklımıza başımıza” toplayacak nitelikte bir şeyler yapmışsınız ve gazeteciler 21- 22 aydır fark etmemiş…Şimdi kalkıp “bağırıp çağırıyor”lar. Demek ki yaptıklarınız gazetecilerin aklını başına toplatacak nitelikte. O halde yapılanlar hiç iyi değil…Bağırıp çağırıyorlar. ATO Başkanı Sinan Aygün’e İmar Kanunu ve ruhsata ilişkin çıkabilecek sorunlar konusunda bir yanlışlık varsa düzeltilebileceğini söyleyen Adalet Bakanı basın özgürlüğünü engelleyici düzenlemeler hakkında ise; “bağırıp çağırıyorlar” diyor. Ne diyelim! Der…

Ayrıca bağırıp çağırmanız neye yarar! Her şey yapıldı bitti. Susun ve basın olarak “halkın huzurunu” bozmayın. Türk toplumunun kafasını karıştırıyorsunuz. Karıştırmayın…Yollarda, sokaklarda yürümeyin. Basın özgürlüğünü korumak size mi düştü!. Korunacak bir özgürlük varsa onu da adalete bakan adamlar korur. Düzeltilecek bir şeyler varsa onlar düzeltir. Basın özgürlüğünü korumak gerekirse de kanun yapan adamlar korur. Size ne? 22 aydır aklınız neredeydi? Şimdi bağırıp çağırıyorsunuz… Adaletle uğraşan adamlar haklı (!?)…Vakit geçmiş. Tasarı tartışılmış. Bitmiş. Türk Ceza Kanunu Resmi Gazete yayınlanmış. 1 Nisan 2005 tarihinde TCK yürürlüğe girecek. O halde Adalet Bakanı haklı. Aklınız nerede(!?)

İkinci haber 27 Mart 2005 tarihli Milliyet Gazetesinin birinci sayfasından yayınlandı. “Çiçek: Basına hapis getiren hükümleri değiştireceğiz. Yeni TCK’ye Avrupa ayarı”. Gazeteci Nedim Şener Adalet Bakanı ile söyleşi yapmış. Gazeteci soruyor: “Bundan sonra hareket planınız nedir?”. Adalet Bakanı yanıtlıyor: “ Bana bu görüşler geldi. Kanunlar Genel Müdürü’ne gönderdim. Evet olabilir, geç kalınmış da olunabilir. Bunu niye geç kaldılar ithamı için söylemiyorum. Doğruyu kabullenmek için hiçbir zaman geç olmaz. Onun idraki içinde olan bir insanım. Kanunlar Genel müdürüne dedim ki; bu talepleri alın, Avrupa hukukunda ne var karşılaştırın. Düzenlemeler bize mahsus mu, Almanya’da, Fransa’da, İspanya’da var mı bakılacak. Ayrıca AİHM kararlarını alalım. Çünkü itiraz edilen maddeler özgürlüklerle ilgili. AİHM kararlarını da koyalım yan yana. Ona göre karar verelim

Demek ki bazen “bağırıp çağırma” işe yarıyor. Sokaklarda yürümekle sokaklar aşınmıyor ama; yürüyüşler dikkat çekiyor. Artık zamanında yazılıp çizilenleri ve yeni TCK daha taslak olarak Adalet Komisyonunda tartışıldığı zaman Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin gönderdiği yazılı raporların gönderilme tarihlerini verme gereği duymuyorum. Veya “Açın bakın TBMM Tutanakları veya Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) sayfa 225’de Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin görüş, düşünce ve önerilerinin 28 Haziran 2004 tarihine kadar Adalet Komisyonuna ulaştığını yazan 24 ve 25 inci satırları okuyun” da demiyorum. Bağırıp çağırmanın faydası yok…Adalet Komisyonu Raporunun 126 ıncı sayfasında; Komisyon çalışmaları sırasında Hükümet Tasarısı üzerinde yapılan değişikliklerde, münhasıran bir ülke kanunun dikkate alınmadığı yazılıdır. Yani başka bir ülkenin ceza kanunu iktibas edilmemiş. İspanya ile Rusya Federasyonu arasındaki yelpazede yer alan devletlerin ceza kanunları göz önünde bulundurulmuş. Cümle şöyle bitiyor:“Bu bakımdan Komisyon çalışmaları sonunda ortaya çıkan metin, ceza hukukuna ilişkin Türk Doktrin ve uygulamasının bir ürünü niteliğindedir”.

Adalete bakan adamlara “Daha önce bakmak aklınıza gelmedi mi?” demek çok ayıp olur. Ama onlar gazetecilere “yeni akılları başlarına geldi” derler…Bu ayıp değildir… Sayın Adalet Bakanı diğer ülke kanunlarına ve AİHM kararlarına “şimdi” bakma gereğini duyuyor. Tuhaf ama olsun. Ne kadar iyi…Evet, doğrudur ve gazeteciler geç kalmış olabilir. Seslerini herkesin ifade özgürlüğü için duyurdular. Hatalar giderilebilir. Adalet Bakanı “Doğruyu kabullenmek için hiçbir zaman geç olmaz. Onun idraki içinde olan bir insanım.” demiş. Gerçekten doğruyu kabullenirseniz hiçbir zaman geç kalmış sayılmazsınız. Karşılaştırmalı hukuk gazetecilerin de hatalı olduğunu ortaya koyabilir. Fikirlerin karşılıklı tartışılmasından ortaya çıkan doğrularla temel hak ve özgürlükler korunabilir. Eğer isterseniz…

Bağırıp çağıran gazetecilerin aklı başındadır. Geç kalmış olsalar da herkesin temel hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir Türk Ceza Kanunu için “bağırıp çağırarak” çaba gösteriyorlar. Gazeteciler ifade özgürlüğünü sınırlandıran bazı maddelerin değiştirilmesini istemenin hiçbir zaman geç olmayacağının idraki içindeler. Onların haklı olduğunu kanıtlayan ceza davaları açılmadan önce çözüm bulmanın idrakine ulaşmanın herkese yararı vardır.

Pazartesi, Mart 21, 2005

HERKESİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Av. Fikret İLKİZ-

Basın özgürlüğü, “bilgi edinme ve yayma özgürlüğü”dür. Bu özgürlüğün ifade özgürlüğü ile düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkıyla yakın ilişkisi ve “hakların omurgası”dır. Medyanın iletişim hakkı, bilgi, haber ve görüşleri toplama ve yayma hakkı ifade özgürlüğünün sonucudur. Devletler bu hakkın kullanımına ilişkin herhangi bir sınırlandırma koyacaklarsa, öncelikle hukuken öngörülebilen kayıtlamalar için yasa yapacaklardır. Bu yasa ve içerdiği sınırlandırmaların tümü uluslararası standartlara uygun olacaktır. AİHS’ne taraf devletler, demokratik, özgür ve açık bir toplum ile hükümetlerin sorumluluğunu düzenleyen demokratik sistem için bağımsız ve özgür medyanın var olma zorunluluğunu kabul etmişlerdir. Özgür ve tüm etkilerden korunması gereken medyanın, insan haklarının... (Makalenin devamı için lütfen tıklayınız: İvHP Bilgi Belge Av. İlkiz


Çarşamba, Mart 16, 2005


INTERNET'TE GÜVENLİK


Av. Serkan İNCEKAŞ

İnternet sınır, zaman ve mekan farkı olmadan bilgisayarları ve kullanıcılarını birbirine bağlayan, birçok işin zaman ve masraftan kazandırarak çözülmesini ve bilgiye ulaşılmasını sağlayan yüzyılın en önemli buluşlarından biridir. Ancak zaman içinde sorunlarını da beraberinde taşıyan internet, son dönemde güvenlik sorunları nedeniyle kaygılı kullanıcılara sahip bulunmaktadır. Çalışmanın amacı, internet ortamındaki ciddi riskleri saptamak ve çözüm yolları hakkında kullanıcılara basit bilgiler vermektir.

İnternet yoluyla bir ağa bağlanan kullanıcı ne kadar güvendedir ?

Aslında bu sorunun yanıtı en çok internet üzerinden ticaret yapmak isteyenleri özellikle de bankaları ilgilendiriyor. Ancak tüketici ve müşteri olarak tüm insanları da etkilediği ve tedirgin ettiği de bir gerçek.

Bankalar ve elektronik ticaret yapan firmalar ve bankalar internetin güvenli olduğuna insanları inandırmak ve bu kanalın kullanılmasını sağlamak isterler. Tüketiciler ve müşteriler de bu güvene inandıkları ölçüde internet kanalını kullanır. Zarar gördükleri anda da hemen kaçarlar. Bu nedenle güven sağlanmalı ve korunmalıdır.


I. İNTERNET KULLANIMI NEDEN BİR AVANTAJ ?

Ticaret şirketleri ve bankalar neden internet kullanımını özendiriyor ?

-İnternet üzerinden ticaret demek...

Üyemiz Sayın İncekaş'a (İzmir Barosu) gönderdiği bu makale için teşekkür ederiz. Devamı için lütfen tıklayınız!

Salı, Mart 15, 2005

Milliyet'ten bir gazetecinin davası: "Cep'te hukuk savaşı

2003'te çalınan cep telefonumu Polis, 18 Ekim'de -2 gün sonra- yakaladı. Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı, bir yıl sonra sanıklar hakkında "delil yokluğu" gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.2 - Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın takipsizlik kararına itiraz dilekçemi 1 Şubat 2005 tarihinde Kadıköy Ağır Ceza Mahkemesi'nin kalemine teslim ettim.3 - Yazılı başvurumun ardından dosyamı inceleyen Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, talebimi kabul ederek, Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verdi..."

Devamı: http://www.milliyet.com.tr/2005/03/15/guncel/agun.html

Hürriyet'ten Çetin Yetkin'in haberi: Internet kredi kartı sahtekarlarını yakalattı!

Yabancı bankaların müşterilerine ait kredi kartı bilgilerini uluslararası bir şebeke üzerinden alarak, sahte kredi kartı üreten çete 4 ay süren bir operasyon sonucu çökertildi. Operasyonun Türkiye’de ortaya çıkarılan en büyük kredi kartı dolandırıcılığı olduğu belirtildi. Devamı: http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~2@nvid~549875,00.asp


Pazar, Mart 13, 2005

POLİTİK ELEŞTİRİ (2)

Fikret İLKİZ


“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi. Medyadaki Politik Tartışma Özgürlüğü Üzerine Deklarasyon”nda belirtildiği üzere politik figürler ya da politikacılar ve kamu yetkisine sahip olan kamu görevlileri medyada kendi haklarında bilgi verilmesi ile ihlal edilen hakları konusunda titizdirler. Buna karşın Deklarasyonda siyasi figürler ve kamu görevlileri hakkında medyada bilgi ve kanaatlerin yayılmasına ilişkin aşağıdaki prensiplere dikkat çekilmektedir:

1- Medya Kanalıyla İfade ve Bilgi Özgürlüğü
Çoğulcu demokrasi ve politik tartışma özgürlüğü gerektirir ki; kamuyu ilgilendiren olaylarda medya aracılığı ile olumsuz bilgi ve eleştirel görüşlerde dahil olmak üzere politikacılar ve politik figürler hakkında bilgi alınmasını içerir.

2- Kamu Kuruluşlarını Eleştirme Özgürlüğü
Yürütme, yasama ve yargıya ilişkin devlet, hükümet ve diğer kurumlar medyada eleştirilere konu olabilir. Hakim konumlarından dolayı böylesi kurumlar hakarete ilişkin ceza kanunu normları ile korunmamalıdırlar. Bu kurumlar tabii ki böylesi bir korumayı isterler. Ancak, bu koruma kısıtlayıcı bir şekilde yapılmalı ve hiçbir durumda eleştiri özgürlüğünü ortadan kaldıracak bir şekilde kullanılmamalıdır. Bu kurumları temsil eden bireyler birey olarak korunmaya devam ederler.

3- Siyasi Figürler Üzerinde Kamusal Tartışma ve Araştırma
Siyasi figürler kamunun güvenine başvurmaya karar verdiler ve kendilerini... (Makalenin 2. ve son bölümü için tıklayınız! )

Cuma, Mart 11, 2005

"EVRENSEL YETKİ"

1948’de Amerika Birleşik Devletleri tarafından “gelmiş geçmiş en tehlikeli ve kabul edilemez prensip olarak” ilan edilen EVRENSEL YETKİ ("UNIVERSAL JURISDICTION") ilkesi, 1 Nisan’dan sonra yeni Türk Ceza Kanununa yepyeni bir olgu olarak giriyor. Arjantin’den MOSSAD ajanlarınca kaçırılıp Kudüs’te yargılanarak idam edilen eski Nazi subayı Eichmann ve Şili’nin eski faşist diktatörü General Pinochet veya Kongo Dışişleri Bakanı Ndomnasi evrensel yetki uygulamasına takılarak başka devletlerin mahkemelerinde sanık sandalyesine oturtulmuş ünlü kişilerden bazıları. Peki ama nedir Evrensel Yetki İlkesi ve neden uygulandığı her davada dünya kamuoyu çalkalanmaktadır? Bir devletin, diğer bir devletin cumhurbaşkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını, generallerini veya sıradan vatandaşlarını yargılayabilmesinin hukuki ve tarihi temelleri nelerdir? Türkiye bu madde ile artık Uluslararası Hukuk’un Koruyucusu konumuna mı yükselmiştir?... Bu soruların yanıtı "Uluslararası ve Mukayeseli Hukuk" master (LL.M) çalışmasını Brüksel Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamlamış Av. S. Sinan KOCAOĞLU'nun gönderdiği "EVRENSEL YETKİ" başlıklı makalede...
İvHP Bilgi/Belge'deki makaleye kestirme ulaşmak için lütfen şurayı tıklayınız!
-Av. Kocaoğlu'na da böyle ilginç bir açıdan İvHP içeriğine katkıda bulunduğu için çok teşekkür ediyoruz!-


Salı, Mart 08, 2005

Av. Gokhan Ahi'den:
KAPTIRILMIS ALAN ADI

Pazartesi, Mart 07, 2005

POLİTİKACILARIN ELEŞTİRİSİ (I)
Av. Fikret İLKİZ

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu 28 Şubat 2005 günü yaptığı toplantıda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a mektup gönderilmesine karar vermiş. Mektupta Musa Kart karikatürü ile gündeme gelen; mizah ve karikatür karşısında “politikacıların” tutum ve davranışları için uyarı var. Ayrıca 1 Nisan 2005 günü yürürlüğe girecek Türk Ceza Yasası’nın yaratacağı tehlikelerin “bir kez daha” anımsatılmasında yarar görmüşler. (Makalenin devamı için tıklayınız!)


Salı, Mart 01, 2005