Cuma, Mayıs 27, 2005

TCK TBMM'DEN GECTI
Hurriyet haberi

RTUK ICIN ANAYASA DEGISTI!
Hurriyet'te

Pazartesi, Mayıs 23, 2005

Leyla Tavşanoğlu'nun 22 Mayıs 2005 tarihli Cumhuriyet'teki "Pazar Konuğu": RTÜK Başkanı Fatih Karaca...

Röportajın tam metni burada...

Sayın Tavşanoğlu'na teşekkürlerimizle.


Pazar, Mayıs 22, 2005

"AB Telekom Mevzuatı ve Türkiye"
Fatih DURAL_
TurkInternet.com'dan...



4. LINUX OZGUR YAZILIM SENLIGI
http://senlik.linux.org.tr/2005b/

MEDYADA ÇOĞULCULUK VE YOĞUNLUK

Fikret İLKİZ

RTÜK web sayfasında yayınlanan Kitle İletişim Politikası 7.Avrupa Bakanlar Konferansı’nda (10–11 Mart 2005) alınan ikinci karar “Küreselleşme Sürecinde Kültürel Çeşitlilik ve Medya Çoğulculuğu”. Devlet Bakanları insanlığın ortak mirası olan kültürel çeşitliliğin tanınması, korunması ve geliştirilmesinde anlaştılar.
Mutabık kaldıklarına göre; hedefleri güçlü ve bağımsız bir kamu hizmeti yayıncılığının tesis edilmesidir. Özgür haber akışı, ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerde medya çoğulculuğu için harcanan çabalarla birlikte yürütülmelidir. AİHS’de belirlenen temel hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesi için kültürel çeşitliliğin önemi kabul edilmiştir. Devlet Bakanları kültürel çoğulcuğu sağlamak amacıyla; ulusal azınlıklara ait kişilerin medyaya erişimlerini teşvik etmek amacıyla anlaşmışlardır. Bunun için Avrupa Konseyi’nin koyduğu ...

Makalenin devamı için lütfen tıklayınız:

http://www.ivhp.org.tr/pages/infDetail.php?a_id=85&c_id=7

Cuma, Mayıs 20, 2005

Yeni bir Rekabet Yasası hazırlanıyor...

Birkaç gün önce Ankara'da Rekabet Derneği'nde kuruluşunun birinci yıldönümünde bir konuşma yapmaya davet edildik. İzlemeye gelenler arasında konunun uzmanları, öğretim üyeleri, Rekabet Kurulu'nun eski ve yeni üyeleri vardı. Konuşma bitince sofrada sohbet başladı. Bu arada mevcut yasanın artık dar geldiği söylenmeye başlayınca, yetkililerden biri yeni bir taslağın yakında tartışmaya açılacağını ifade etti. Bu elbette çok önemli bir gelişme.Mevcut yasa (4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun) 1994 yılının sonunda bir gecede üç saatte Meclis'ten geçivermişti. Bu yasa ne kadar sürede geçer bilinmez. Çünkü o zaman yasa apar topar kamuoyuna fazla danışılmadan çıkmıştı. Bu da son derece mantıklıydı, çünkü uzun süre tartışmaya açılsaydı, ekonomik olarak egemen çevreler o yasayı çıkartmazdı. Mevcut yasanın komisyon başkanlığını, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'den aldığımız yetkiyle 1992 yılında biz yürütmüştük. O tarihlerde yasanın hazırlanmasına Nurkut İnan, Ateş Akıncı, Yılmaz Aslan ve Erol Katırcıoğlu gibi bilim adamlarının yanı sıra Sanayi Bakanlığı yetkililerinden Ersen Yavuz, M. Akif Ersin (Birkaç gün önce kurula üye atandı) ve İ. Hakkı Karakelle'nin büyük katkısı olmuştu. Mevcut yasa piyasa yapısından çok firma davranışını esas alan bir ruha sahip. Temel kısıtlaması, "egemen durumun kötüye kullanılmasını" engellemek . Yani, tekel veya oligopol gibi bir durum yasak değil, kötüye kullanıldığı takdirde ceza uygulanıyor. Mesela fiyatla oynanır ve yeni bir rakip saf dışı bırakılırsa, ya da piyasaya girmesine izin verilemezse, ceza söz konusu oluyor.Mevcut yasanın dört önemli özelliği var: Yukarıda belirtildiği gibi yapının değil, eylemin ceza görmesi. Bu da gayet adil bir uygulama, çünkü suç silahlı olmak değil, adam öldürmektir. İkincisi, yasada cezalar son derece ağır. Gerçekleşmiş yıllık cironun yüzde 10'u kadar ceza verilebilmekte, ki bu resmen o firmanın kapatılabilmesine bile neden olabilir. Ancak, karar oluşabilmesi için üye tam sayısının çoğunluğu gerekmekte. Bu da bir güvence. Nihayet, soruşturma ve yargı tek taraflı değil: İsteyen şirket veya birey müracaat edebiliyor. Ancak soruşturmanın başlatılması yetkisi yine kurula ait. Yani halka açık bir yapı söz konusu.Rekabet, yarışma demektir. Bu, kalite ve ucuzluk getirir. Ancak rekabet her zaman çok sayıda satıcı gerektirmez. Az sayıda satıcıyla da rekabet olabilir. Üstelik aşırı düzeydeki ulusal rekabet, uluslararası rekabeti zafiyete uğratabilir. Araştırma-geliştirme bütçesi düşer, kayıt dışılık artar vs., vs. Dünya değişiyor. Talepler, ekonomik tercihler ve yapılar sürekli değişiyor. Bir yasa değişimi bu nedenle yerinde. Fakat ayrıntılı bir yasa zamanla daha büyük sıkıntılar doğurabilir. Bu nedenle yakında açıklanacak olan tasarının çerçeve niteliğinde olması ve kurula geniş yetki vermesini salık veririz. Tıpkı İngiltere'de olduğu gibi, bu hukuk içtihatla gelişmelidir.Umarız, halka açılan yasa tasarısı eleştirilerle sonunda kuşa dönmez.

Kaynak: Milliyet/ Hurşit Güneş

Pazartesi, Mayıs 16, 2005

Kriz Zamanı ve Gazeteciler

Fikret İLKİZ

Kitle İletişim Politikası 7. Avrupa Bakanlar Konferansı 10–11 Mart 2005 tarihlerinde Kiev’de yapıldı. Bakanların onayına sunulan belgeler, Avrupa Konseyine üye olan 46 devletin uzmanlarınca hazırlandı. “Kriz zamanlarında İfade ve Haber Alma Özgürlüğü” hakkında Avrupa Konseyi Kitle iletişim Yürütme Komitesince Türkiye’nin rapor hazırlaması kararı alınmıştı. Bu karara göre istenilen rapor Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Uluslar Arası İlişkiler Dairesi'nce hazırlanmış. Bu rapora emeği geçenleri kutluyorum. Çünkü rapor olumlu, yararlı ve bir zahmetin, çabanın ürünü…

Konferansın asıl teması ise “Bütünleşme ve Çeşitlilik”. Avrupa Medya ve iletişim politikaları üzerine “siyasal bildiri”nin birinci alt başlığı; “Kriz zamanlarında İfade ve Haber alma Özgürlüğü”. İkinci alt başlık ise “Küreselleşme Sürecinde Kültürel Çeşitlilik ve Medya Çoğulculuğu”. Üçüncü alt başlık ise “ Bilgi Toplumunda İnsan Hakları ile Medya ve Yeni İletişim Hizmetlerinin Düzenlenmesi

Ukrayna’nın başkentinde yapılan bu toplantıda Siyasal Bildiriye katılan üye Devletlerin Bakanları; “ Avrupa’nın yapı taşlarından en önemlisi olan İnsan Haklarını, demokrasiyi ve hukuk devletini koruma ve geliştirmede, bilgi toplumunda çoğulcu bir ortamın geliştirilmesi, toplumları etkileyen değişikliklerde farklı kültürel ve dini unsurlar arasında anlayışın geliştirilmesi, insan haklarının korunmasının yanı sıra ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun ve iletişim hizmetlerinin çeşitliliğinin teşvik edilmesi, bu amaçları geliştirirken Avrupa Konseyinin Avrupa çapında tek organizasyon olarak ortak standartların oluşmasındaki önemini” vurgulamışlar.

Konferansa damgasını vuran temel hak ise düşünce ve ifade özgürlüğüdür..

Kitle İletişim Politikası 7. Avrupa Bakanlar Konferansında Kabul edilen Siyasi Bildiri’de insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özellikle ifade ve haber alma özgürlüğü gibi Avrupa yapısının temelini oluşturan ana değerlerinin korunmasında ve teşvik edilmesinde kararlı olunacağı kabul ediliyor. Toplum içinde etkin iletişimi içeren çoğulcu bir kamu ortamının oluşturulmasında medyanın temel rolü geliştirilecek ve Avrupa ile diğer bölgeler arasında farklı kültürel ve dini özelliklere sahip insanlar arasında ortak bir anlayışın geliştirilmesinde Avrupa Konseyinin oynadığı temel role vurgu yapılıyor.

Medyanın bağımsızlığının korunması ve siyasal makamlarca müdahale edilmemesinin güvence altına alınmasının ihtiyaç olduğu hatırlatılıyor.

Toplumları etkileyen derin değişiklikler dikkate alınarak; kültürler arası ve dinler arası diyalogla geliştirilebilecek karşılıklı anlayışın yanı sıra, özellikle insan haklarının korunması ve desteklenmesi, bilgi, fikir ve düşüncenin serbest dolaşımı, çoğulculuk ve bilginin çeşitliliği, bilgi ve kültürlere erişim gibi unsurlara ilişkin olarak değişikliklerin olumlu etkilerini iletişim araçları sayesinde geliştirmek amacıyla, Siyasal Bildiriye ek üç karar ve Eylem Planı benimsenmiştir.

“Kriz Zamanlarında İfade ve Haber alma Özgürlüğü” 1 Numaralı Karar olarak kabul edilip, konuyla ilgili ilkeler sıralanmıştır. Kriz zamanlarında özellikle ifade özgürlüğü korunacaktır. Kamu otoriteleri kamuoyuna bilgi aktaracaktır. Kriz durumlarında gazetecilerin çalışmalarına yapılan her türlü müdahale istisna olarak kalacaktır. Asıl olan uluslar arası belgelerde kabul edilen koşullara sıkı sıkıya uyularak gazetecilerin rahat çalışması sağlanacaktır. İfade özgürlüğüne ve gazetecilerin serbest ve engellenmemiş bir şekilde mesleklerini yapmalarına karşı kriz zamanlarında daha fazla ve yaygın olarak gerçekleştirilen saldırılar kınanmaktadır.

Kriz zamanlarında ifade özgürlüğünün teminat altına alınmasında tüm devletler kararlı olmalıdır. Bakanlar Konferansında kabul edilen ilkeye göre; gazetecilerin güvenliklerine karşı bir engel ve tehdit olmaksızın, kriz durumlarına ilişkin özgür ve bağımsız bir şekilde haber aktarabilmelerine ve bu hakkın ilgili uluslar arası belgelerde düzenlenen kısıtlamaların ötesinde herhangi bir kısıtlamaya gidilmesi olasılığı dahi olmaksızın kullanılması üzerinde mutabıktırlar. Devletlerin bakanları bu mutabakatı imzalarıyla teyit etmişlerdir.

Gazetecilere karşı tüm şiddet olayları araştırılacaktır. Tüm risklerin en uygun şekilde azaltılması için tüm önlemler alınacaktır. Bir üye devletin medya çalışanlarının diğer bir üye devletin topraklarındaki kriz durumlarını haber yaparken, kendi güvenlik veya özgürlüklerine karşı bir tehditle karşılaştıkları durumlara çözüm bulmak için Avrupa düzeyinde işbirliği yapılmasında herkes mutabıktır. Hatta yasalar veya çıkarılması düşünülen yasalar bu mutabakata göre düzenlenecektir.

Özellikle kriz zamanlarında ortaya çıkan ve gazetecilerin çalışma koşullarını ortadan kaldıran kamu otoritelerinin sınırlandırmaları ancak halkın haber alma hakkı ve ifade özgürlüğü korunarak aşılabilir.

Cuma, Mayıs 13, 2005

Değerli Hukukçu Dr. Mustafa Tören Yücel'in Hukuk Felsefesi adlı kitabınıngenişletilmiş ikinci baskısı çıkmış bulunmaktadır.İlgilenenler kitap hakkındaki ayrıntılı bilgiyi aşağıda bulabilirler.

Tuncer Üney
_____________________
HUKUK FELSEFESİ- Mustafa Tören YÜCEL
Genişletilmiş 2. Bası IX+312 sayfa
Başkent Matbaası, Ankara, 2005

Fiyatı : 20.- YTL Dost veya Turhan Kitapevi -Yenişehir/ANKARA

Hukukçu (LLM,JSD) Mustafa Tören Yücel, uzun yıllar Cumhuriyet Savcılığı yapıp Adalet Bakanlığı bünyesinde çeşitli idari görevlerde çalıştıktan sonra, iki yıldır Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde hukuk felsefesi dersleri vermekte.. Mesleki bilgi ve deneyimini bu kez hoca kürsüsünden öğrencilere aktaran Yücel Hukuk Felsefesi adındaki eseri ile Hukuk, Siyasal Bilgiler ve Felsefe öğrencilerini felsefe yapmaya davet etmektedir.

Yücel, eserine Nietzche nin “Yaptığınız işin felsefesini yapmazsanız yalnızca teknisyen olarak kalırsınız”- sözüyle başlayarak bu kitabın yazılış amacını özetliyor.

Yazarın uygulamacılığından gelen bakış açısının, kitabın bütününü etkilediğini görüyoruz. Uygulamacıların, yaptıkları işin felsefesini bilmeleri ve yapmaları gerekliliği ile bunun nedenlerini ayrıntılı olarak açıklayan Yücel, konuları günlük yaşamdan soyutlamadan ele almış, herkesin yaşadığı, bildiği, Türkiye’deki hukuk sisteminden alınan örneklerle anlatmış; ikinci basıda bu örnekleri çoğaltmış; özgün eserden yaptığı alıntılar da sayıca artırılmıştır.

Yazar, hukukçuların üniversite yıllarından çok da sıcaklık duymadan hatırladıkları hukuk felsefesi konularını, hukuk okullarının görüşlerini teorik ayrıntılara fazla girmeden, genel hatlarıyla anlatmış ve kendi duruşunu da okuyucuya bir bakış açısı olarak sunmuştur. Bu da bize göre kitabı bir hukuk felsefesi tarihi özeti olmaktan çıkarıp alternatif bir teori haline getirmiştir.

Yazar, özellikle hukukla ahlakın bağlantısına ağırlık vermiş. Farklı eğilimleri uzlaştırarak, insancıl ve çözüme ulaştırıcı bir bakış açısı sunan yazar, özellikle cezalandırmanın ahlaki temelini irdelemiştir. “...Totaliter yaklaşımın hiçbir ölçüye sığmayan sonuçlarını algılamak olası değildi. Suçlulara karşı takınılacak hukuki tavırlarda ahlaki olmak gereği her zamankinden daha fazladır. Aksi takdirde, bugün için marjinal olan suçlulara, yarın yaşlıların sakatların eklenmeyeceğini kim garanti edebilir... Dünyanın bazı yörelerindeki çağımız insanları için ahlak gücünü kaybediyor gibi görülmekte, bazı yörelerde fanatik/ köktenci idelerin kök salması ve yaygınlaşmasına tanık olunmakta ise de, hukukun en temel öncüllerini ahlak teorisinden aldığı ve almakta devam edeceği sosyolojik bir veri olarak göz ardı edilmemelidir.

"...Adalet,...adaletsizlik duygusunu doğuran şeyi düzeltmek veya bu duygunun doğmasına engel olma yolunda aktif bir süreç olarak algılanmalıdır... Örneğin bir gazetede çıkan yalan haberde ismi geçen üç kişi için tazminata hükmedilirken ikisi hakkındaki dava reddedilmiştir... Tefrik edilemeyecekler arasında ayrım yapmak adil değildir...Yaşam için adalet; yoksa, adalet için yaşam değil...”

Kitabın konu başlıkları şöyle: Hukuk Dogmatiğinin Bilimsel Niteliği, Pascal’ ın Pensees’ den Ünlü Sözler, Analitik/ Normatif Hukuk, Hukukta Kaynak Sorunu, Doğal Hukuk, Ahlak ve Hukuk Teorisi, Tarihçi Hukuk, Pozitivist Hukuk, Uygulayıcılık- Pragmatizm, İdealizm, Yararcılık, Sosyal İşlevcilik, Adalet Kavramı, Terimler ve Temel Kavramlar, Kural Yaratmadaki Ölçütler, Kural, Tasım ve Analojiler, Hukuki Yorum, Mantıki Metod ve Hukuk, Gerekçeli Karar, Bacon’dan Hakimlik Üstüne, Postmodern Hukuk Bilimi, Beş Dakikada Hukuk Felsefesi, Hukuk Felsefesinin Değeri. Bu başlıklardan da anlaşılacağı gibi yazar, sistematik ve teorik bir bilimsel inceleme sunmak yerine hukuk ve adalete bir uygulamacı gözünden ve felsefe penceresinden bakmanın yolunu gösteren güncel bir kaynak hazırlamıştır. Terimler, kural yaratmadaki ölçütler, gerekçeli karar gibi doğrudan uygulamayla ilgili olan konuların varlığı da bu tespitimizi doğrulamaktadır.

Mustafa Tören YÜCEL’ in bu eserini, hukuk, siyasal bilgiler ve felsefe öğrencileri yanında hukuku ve adaleti sorgulayan, hukuk sisteminin sorunlarına çözüm arayan, Türk hukuk teorisine özgü kurum ve ikleri sorgulamak isteyen hukukçulara öneriyoruz.
"TCK'da Arpa Boyu Yol"
Av. Fikret ilkiz

Türk Ceza Kanununda değişiklik yapmak üzere Kilis Milletvekili Hasan Kara tarafından “kanun teklifi” TBMM Başkanlığına 03.05.2005 tarihinde verildi. 36 maddelik teklifi Adalet Komisyonu inceliyor.

Basınla ilgili olanlardan 84 üncü göre maddedeki “intihar” başlığı “intihara yönlendirme” olarak değiştiriliyor. Maddenin 3. fıkrasındaki “Bu fiilin basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” cümlesi çıkıyor. Yani “Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” cümlesi kalıyor, fiilin basın yayın yoluyla işlenmesi halindeki ceza artırımı kaldırılıyor. TGC üçüncü fıkranın madde metninden çıkarılmasını önermişti.
Teklife göre 125 inci maddede düzenlenen “Hakaret” suçundan “ya da yakıştırmalarda bulunmak” ibaresinin çıkarılması önerilmiş. Yine maddenin 4 üncü fıkrasında, hakaretin basın yayın yoluyla alenen işlenmesi halinde cezanın üçte bir oranında arttırılması hali metinden çıkarılıyor ve (4) üncü fıkra “Hakaretin alenen işlenmesi halinde, ceza altıda biri oranında artırılır.” olarak düzenleniyor.

Devamı: http://www.ivhp.org.tr/pages/infDetail.php?a_id=84&c_id=7
Bugün: "VoIP - İletişim sektörü ve rekabet hukuku"

İstanbul Barosu Bilişim ve Bilişim Hukuku Merkezince düzenlenen dizi konferanslara 13 Mayıs 2005 Cuma günü yapılacak "VoIP - İletişim Sektörü ve Rekabet Hukuku" konulu konferansla devam edilecek.Her Cuma günü saat 17.30'da İstanbul Barosu'nun Galip Dede Caddesi Balkon Çıkmazı Sokaktaki yeni Kültür Merkezinde bilişim hukuku üzerine verilecek konferanslar, 10 Haziran'a kadar devam edecek. Herkese açık ve ücretsiz olarak izlenebilecek bilişim konferanslarının programı şöyle:

13 Mayıs 2005 Cuma Saat:17:30
İstanbul Barosu Kültür Merkezi Toplantı Salonu
Av. Ali Suat Güzeloğlu
"VoIP - İletişim sektörü ve rekabet hukuku"

Pazar, Mayıs 01, 2005


NE İNGİLİZ AVUKAT, NE BİZ

Fikret İLKİZ

Londra’lı avukat Gavin Millar 2003 yılı Temmuz’unda, Türk Ceza Yasası tasarısının düşünce özgürlüğünü yakından ilgilendiren maddeleri üzerine yazılı yorumlar sunmuş. Herhalde Adalet Bakanlığına veya hükümete sunmuştur… Onlar da okumuş mudur?. İngiliz avukat; 23 ve 24 Eylül 2003 tarihlerinde İstanbul’da Türk ve Avrupa Konseyi uzmanlarının yasa tasarısı hakkındaki tartışmalarından sonra, 30 Eylül 2003 tarihli ek bir not daha sunmuş.

21 ve 22 Haziran 2004 tarihlerinde Avrupa Konseyi’nden (Almanya) Max-Planck Uluslar arası ve Yabancı Ceza Hukuku Enstitüsü’nden uzman ve araştırmacı meslekdaşı Dr. Silvia Tellenbach’la birlikte Ankara’da yuvarlak masa toplantılarına katılmış. İkisi de Tasarının en son halini TBMM Adalet Komisyonu üyeleri ve “tasarıyı kaleme alan akademik üyelerle” tartışma olanağı bulmuşlar. Toplantıda Adalet Bakanı temsilcileri de varmış. Bu yuvarlak masa toplantıları Avukat Millar’a; “yasa tasarıcılarının” AİHS’nin 10 uncu maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünü ihlal etmeyecek yeni bir ceza yasası ortaya koymakta gerçekten istekli olduklarını göstermiş… Onları umut verici bulmuş. Kendisinden 16 Haziran 2004 tarihli TCK tasarısından seçilen ve sadece düşünce özgürlüğü alanında kaygılar uyandıran maddeler üzerine yorum istenmiş.

Bu Rapor; “Türk Ceza Kanunu Tasarısı Üzerine Uzman Görüşü” başlığını taşımaktadır. Üzerindeki tarih “Strasbourg 2 Eylül 2004”dür. Üzerinde yazan açıklamaya göre; (Bu uzman görüşü 12 Mayıs 2004 tarihi itibariyle Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve bu tasarı üzerinde sonradan yapılan bazı değişikliklere dayandırılmıştır.) Raporu yazan uzmanların Adalet Komisyonu tartışmalarına katılımları her ne kadar Avrupa Konseyi tarafından “istenmişse de”; uzmanlar bağımsız bilirkişiler olarak yorumlarını oluşturmuşlar…

Avukat Gavin Millar “Türk Ceza Yasası Tasarısından Alıntılar Üstüne Ek Yorumlar” başlıklı görüşünde 2003 Haziranında ...

Makalenin devamı için lütfen tıklayınız:
http://www.ivhp.org.tr/pages/infDetail.php?a_id=83&c_id=7


Pazar fantezisi: Bu İngiliz hukukçu kim peki?

Yukarıda, Sayın İlkiz'in yazısında gönderme yapılan, Avrupa Konseyi Medya Konusunda Yasal Düzenlemeler Komitesi üyesi, bu İngiliz hukukçu Gavin Millar'ı merak edenler için bir kaç ipucu:


  • Estonya Ceza Kanunu hk. Millar görüşü: http://www.coe.ee/?op=body&id=158
  • (Hırvatistan, Arnavutluk, Bosna, v.d. balkan ülkelerini de kapsayan raporlar da var.)
  • "Kralın Elbiseleri" adlı "araştırmacı gazetecilik" grubunun portalinde LM -önceleri "Living Marxism"- dergisi avukatı olarak katıldığı bir dava hakkında: Bir haber

Birlikte çalıştığı kuruluş: http://www.doughtystreet.co.uk/

Üzerinde bulunduğu Doughty Sokağı'nın adını, kendi unvanına -"Doughty Street Chambers"- katan 15 yıllık bu kuruluşta başta "insan hakları" ve onun örneğin "hastane ve kliniklerde ihmal", "çingeneler ve yolcu hakları" gibi ilginç alt başlıklarında olmak üzere, çeşitli alanlarda uzmanlaşmış 150'nin üzerinde hukukçu var.

SADAKAT KADRİ

Uzmanlar içinde isimleriyle de dikkatinizi çekebilecek olanlar var. Mesela "Duruşma: Sokrates'ten O.J. Simpson'a uzanan bir Tarih" kitabının da yazarı ceza uzmanı Sadakat KADRi. Mesela insan hakları uzmanı Tublu Krishnendu MUKHERJEE. Mesela bazı Türk'lerin de taraf olduğu hayli karmaşık ceza davalarında uzman; Siza AGHA...




"Amerika'ya ne isim taksak?" tartışmasına:

WEB-LOG / BLOG/ BLOGGER/ BLOGGING/....

Türkçesi: "WEB-KÜTÜĞÜ"

Nüfus kütüğü, seçmen kütüğü gibi tıpkı... "günlük"ten, "günce"den daha kapsamlı bir anlam taşıyan bu Türkçe karşılık tartışılmalı... "Web"in "b"si, "log"un, "l"si ile "ulama" yoluyla birleştiydi, ta 1999'larda... "Web-log"; "blog"a dönüştü.

"Log" işte... "Kütük". Defter. Kayıt. Ciddi kayıt... Web üzerinden...

Bu site gibi tıpkı. Kendi alan adı yokken http://ivhp.blogspot.com idi...